Thursday, June 4, 2009

Sabah Gazetesi- Günaydın / İlker Gezici

Emrah Yücel Yeni Zelanda'nın ilk üçe girdigi marka degeri arastırmalarında Türkiye'nin sıralamada olmamasına dikkat çekti.

Marka yaratabilmek için Hollywood'u çagırmalıyız.
Kültür ve Turizm Bakanlıgı'nın Türkiye'nin tanıtımı için açtıgı reklam ihalesini kazanan Emrah Yücel Türkiye'nin yurtdısında marka olması için yapılacaklarıa nlattı..
 
'Kill Bill', 'Soguk Dag', 'Chicago', 'The Bing Bounce' gibi birbirinden ünlü Holywood filmlerinin afişlerini tasarlayan Emrah Yücel'in baskanlıgını yaptıgı 'Iconısus' adlı reklam sirketi, Kültür ve Turizm Bakanlıgı'nın Türkiye'nin tanıtımına iliskin Rusya ve Ukrayna için gerçeklestirecegi reklam ihalesini kazandı. Sinemanın bir ülkenin tanıtımında çok önemli yeri olduğunu söyleyen Yücel, "Ülkemizin güçlü bir marka kimliğine ihtiyacı var" dedi.
 
Yapılan arastırmalar sonucu, bir ülkenin markalasmasında dizi ve sinema filmlerinin yüzde 13'le üçüncü sırada yer aldıgını ortaya çıktı. Siz bunu nasıl degerlendiriyorsunuz?

Bence bu sıralama bize çok sey söylüyor. Artık dünya çapında her alanda marka yaratmanın en önemli araçlarından birinin, film ve diziler aracılıgı ile ürün yerlestirmesi oldugunu biliyoruz. Türkiye'nin de bu anlamda pek çok Hollywood yapımında hem mekan hem de içerik olarak yer alması gerekiyor.
 
HOLLYWOOD'UN GÜCÜ
Örnek verebilir misiniz?

Tabii, mesela Hawaii adalarının izleyicilerin aklına bir balayı hedefi olarak yerlesmesinin en önemli sebebi, Hollywood'un gücünü dogru kullanmıs olmasıdır. Hawaii'de geçen filmler ve diziler aracılıgı ile bu mekan 'cennet' olarak tanımlanmıs.
Pek çok insanın balayı tatilinin tartısmasız hedefi haline gelmis. Hawaii adaları bu basarıyı çok bilinçli kullandı ve bunu bir gelenek haline getirdi. Su anda 'Lost' dizisinden dolayı Hawaii'de dizinin çekildigi yerlere turlar bile düzenleniyor. Bir baska örnek ise 'Sex and The City' dizisi ile New York için verilebilir. Hawaii'nin basarısını biraz geç de olsa yakalamaya çalışan Fiji adaları bile su anda yabancı film yapımları için yüzde 52 tesvik veriyor.
 
Bu tesvik sisteminden bahsedebilir misiniz?

Bu tip tesvik iki farklı türde uygulanıyor dünyada. Birincisi sadece para üzerine kurulu. Yani diyoruz ki, benim ülkeme para getir ben de sana getirdigin ve harcadıgın paranın yüzde 20'sini iade edeyim. Romanya, Malta, Tunus, Çek Cumhuriyeti, ABD'nin pek çok eyaleti, Fransa ve Italya bu sistem ile çalısıyor. Tunus'ta 'Yıldız Savasları'nın çekilmesi gibi... Filmin orada çekildigi her yerde yazıyor ve biliniyor. Ikinci sistem ise Kanada ve Ingiltere'nin uyguladıgı kültür agırlıklı puan sistemi. Bu sistemde yapımcılara o ülkenin degerlerinin ortaya çıkartılacagı bir puan sistemi sunuluyor.
Filmin içinde Kanada sehirlerinin yol tabelasını göster 5 puan, iki kisi birbirine para verirken bu para Kanada doları olarak gözüksün 5 puan. Ingiltere'de Londra Köprüsü'nü göster 5 puan, Ingiliz aksanı kullan 5 puan gibi... Topladıgın puan kadar da projene tesvik al.
 
ILK 10'DA BILE YOKUZ!
Türkiye'nin uluslararası film projelerinde boy göstermesi nasıl mümkün olabilir?

Bunun en güncel örnegi Nicole Kidman ve Hugh Jackman'ın oynadıgı 'Avustralya' filmi. Çekimleri için ayrılan 160 milyon dolarlık bütçenin 60 milyonu Avustralya hükümeti tarafından karsılandı. Bu film Avustralya'nın bilinçli bir markalaşma çabası içerisinde oldugunun en iyi göstergesi. Zaten '2008 Ülke Markalasması' raporunda da Avustralya bir numaralı ülke seçilmisti. Yani yatırım yaptı, karsılıgını aldı. Türkiye 31 dalda yapılan bu sıralamalardan sadece ikisinde ilk 10'a girebiliyor. Bunlardan biri, 8. sırada olduğumuz 'Yükselen Yıldız' kategorisi. Digeri ise 'Paranın Alıs Gücü'. Bunun dısında;
'Yasam Standardı, Halk Misafirperverligi, Alısveris, Gece Hayatı, Yeme-Içme, Kumsallar, Güvenlik, Kültür, Sanat ve Tarih' gibi çesitli dallarda sıralamaların birine bile giremiyoruz. Hem de bu degerlere diger ülkelerden çok daha fazlasıyla sahip oldugumuz halde...

No comments:

Post a Comment